Yardım çeklerini yakınlarına dağıtmış!

Arınç’tan şok suçlamalar…

AKtroller birbirine girdi..

Apple Glass üretimi için hazırlıklar başladı

Intel Core i9-10900K hız aşırtma rekoru kırdı!

iPad Pro 2020 inceleme!

  • Milli Eğitim'in tarikatlarla protokolü, buzdağının görünen kısmı mı? DW HABER 18.12.2023

Deniz Feneri’nde anayasal suç var!

Ankara Barosu Başkanı Feyzioğlu, Deniz Feneri e.V davasıyla ilgili soruşturma kapsamında Adalet Bakanı’na bilgi verilmesinin anayasaya aykırı ve suç olduğunu söyledi.

Feyzioğlu, “Savcıların siyasi iktidarı bilgilendirmek gibi bir yükümlülüğü yoktur. Aksine bakana bilgi verilmesi usulden değildir. Bilgi istenmesi de verilmesi de suçtur” dedi. 

“Fener” soruşturmasında Anayasa suçu işlenmiştir

Ankara Barosu Başkanı Feyzioğlu, Deniz Feneri e.V davasıyla ilgili Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e bilgi verilmesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu söyledi.

Deniz Feneri e.V davası esnasında tahrifat iddialarıyla görevden alınan savcı Mehmet Tamöz’ün 2010 yılında Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e konuyu bizzat izah ettiği ve bakanın ikna olduğu yönündeki açıklamaları, hukuk dünyasından tepki gördü. Tamöz’ün beyanatlarının ardından Adalet Bakanlığı’nın, yapılan görüşmenin konunun kamuoyunda duyulmasından sonra 2011 yılında gerçekleştiği yönündeki açıklamalarını da değerlendiren hukukçular, devam eden bir dava hakkında bilgi verilmesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu vurguladı.

Usule aykırı

Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu, söz konusu olay bir yana bir savcının bakana bilgi vermesinin hiçbir şekilde olağan olamayacağının altını çizdi. Feyzioğlu, “Anayasa’ya göre hakimlere hiçbir şekilde telkin ve tavsiyede bulunulamaz. Kimseden emir almazlar. Savcılar da yargının bir parçası olarak siyasi iktidarın telkin ve tavsiyesi altında olmadığı gibi siyasi iktidardan emir ve talimat alamazlar. Siyasi iktidarı bilgilendirmek gibi bir yükümlülükleri yoktur. Tam aksine yürüyen soruşturmalar hakkında Adalet Bakanı dahil hiçbir bakana bilgi vermeleri usulden değildir. Böyle bir bilgi talebinde bulunulması da yine anayasaya aykırıdır” diye konuştu. Feyzioğlu sadece idari yönden Adalet Bakanı ile bilgi alışverişinde bulunulabileceğini de vurgulayarak, “Onu da Cumhuriyet Başsavcısı yapar. Yine savcının işi değildir. Somut bir olayla ilgili hiçbir şekilde Adalet Bakanı ile görüşülemez” dedi.

“Yargı bağımsız değil ki”

Yargıtay eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu ise Bakan’a böyle bir bilgi sunmanın gereği olmadığının altını çizdi. HSYK’nın Adalet Bakanlığı’na bağlanmasına dikkat çeken Kanadoğlu, “Zaten HSYK, Adalet Bakanlığı’na bağlanarak yargı bağımsızlığı ortadan kaldırıldı. Bu noktadan sonra ‘Bakan’a bilgi verilir-verilmez’tartışmasına girmek doğru değil. Çünkü, ortada bağımsız yargı yok. Yargının bağımlı hale getirildiği bir ortamda siyasi iktidar istediğini yapar” diye konuştu.

Sahte alındı belgeleri iddiası

eniz Feneri e.V. soruşturmasında bazı valilik ve belediyelerin yoksul listeleriyle oluşturulan “sahte alındı belgelerinin” Almanya serüvenine ilişkin önemli bilgiler ortaya çıktı. Cumhuriyet’in haberine göre; dosyadan el çektirilen savcılara ifade veren bir şüphelinin, “Alındı belgelerini Kanal 7 INT’nin canlı yayın aracıyla Almanya’ya biz götürdük. Ben araca Kanal 7’nin önünde bindim. Araç alındı belgeleriyle yüklüydü” itirafını yaptığı öğrenildi. Bazı şüphelilerin buna karşın “Kanal 7 INT’nin aracı ülkeye hiç gelmedi” ifadesini ise, Gümrükler Genel Müdürlüğü’nden savcılığa gelen ve aracın Çeşme Limanı ve İpsala Sınır Kapısı’ndan yurda giriş yaptığını belirten yazısı yalanladı. Bu arada e.V’nin depolarında bulanan “sahte alındı belgelerinin” ekinde çıkan fakirlik belgelerinin çoğunluğunun Elazığ, Giresun, Kilis ve Kastamonu valiliklerine kayıtlı yurttaşlara ait olduğu tespit edildi. Görevden alınan savcılar, valilik, kaymakamlık ve belediyelerin elinde bulunan yoksul listelerinin derneğe nasıl gittiği konusunu da büyük oranda çözdü. 3 Ocak 2011’de Almanya’ya giden üç savcı, onlarca koli içinde “Türkiye’de yardım dağıtılmış gibi gösterilen binlerce alındı belgesi ile bunların ekinde çıkan fakirlik belgeleriyle” karşılaştı. Sayının çokluğu nedeniyle savcılar, kolilerin içinden her bölgeye ait örnekler alarak 500 kişiye ait belgeyi Ankara’ya getirdi ve bu kişilerin ifadesine başvurdu. 500 kişinin önemli bir kısmı e.V’den değil, Türk Deniz Feneri’nden yardım aldığını söyledi. Hatta bir kişi üzerinde “Deniz Feneri Derneği” yazan koliyi savcıya verdi. İfadelerde dikkat çeken bir başka yönü ise tanıkların önemli bir kısmının yardımları e.V’den değil valiliklere bağlı bulunan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’ndan aldıklarını söylemesi de oldu.

Valilikler yoksul aramış

Bir kısım tanık, yardım aldığını gösteren belgelerin üzerindeki imzaların kendisine ait olmadığını kaydetti. Bunun üzerine tüm belgelerdeki imzaları karşılaştıran savcılar, çoğunun aynı el den çıktığını belirledi. Soruşturmayı derinleştiren savcılar, Deniz Feneri Derneği’nin yardım dağıtmak için bazı valilik ve kaymakamlıklardan fakirlik listesi veya x kişinin yoksul olup olmadığının araştırılmasını istediği bulgusuna ulaştı. Yapılan araştırmalarda valiliklerin mahalle bekçisini görevlendirerek, belirtilen kişilerin gerçekten yardıma muhtaç olup olmadığını dernek için öğrendiği kaydedildi. Bunun üzerine valilik, kaymakamlık ve belediyelerden alınan fakirlik belgelerinin Almanya’ya, Türk Deniz Feneri üzerinden gittiği şüphesi soruşturulmaya başlandı. Savcılık belgeleri veren kamu kurumlarına yazı yazarak, sadece kendilerinde bulunması gereken belgelerin e.V’de ne aradığı sorusuna yanıt istedi. Soruşturma makamları, Türk Deniz Feneri’nin bir yandan kendi yardımlarını dağıtırken, bunun yanında e.V’ye ait alındı belgelerini yurttaşlara imzalattığından da şüpheleniyor. Toplanacak deliller ışığında özel hayatın gizliliğini ihlal ederek yurttaşların fakirlik belgeleri ile kimlik bilgilerini e.V’ye veren kurumların yetkililerin ifadesinin alınması planlanıyordu.

Kaynak : Yeniçağ Gazetesi

Yorumlara Kapalı.

SİTE İÇİ ARAMA

Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors

SON EKLENENLER

Soylu’nun sözlerine sert tepki